Hayatın sıradanlığına sıkışmış bir ruh, beklenmedik bir anda bir kıvılcım arar. Yağmurlu bir gecenin karanlığında, kader ağlarını örer ve bu kadın, gizemli bir adamla yollarını kesiştirir. Ancak bu karşılaşma, sadece tutkulu bir geceden ibaret değildir. Sabahın ışımasıyla birlikte, adamın amansız bir hastalığın pençesinde olduğunu öğrenir. Ölüm, onunla gölgeler gibi dans etmektedir. Kadın, bu acı gerçek karşısında kayıtsız kalamaz. Onun için biçilmiş bir ömür biçme rolünü üstlenir. Adamın kalan son günlerini, pişmanlıkların silindiği, hayallerin gerçeğe dönüştüğü unutulmaz bir maceraya dönüştürmeye karar verir. Bu, sadece bir aşk hikayesi değil, aynı zamanda hayatın kırılganlığına ve her anın değerine dair dokunaklı bir destandır. İkisi birlikte, ölümün soğuk nefesini enselerinde hissederken, hayatın sıcaklığını ve anlamını yeniden keşfedeceklerdir. Belki de asıl mucize, ölümün gölgesinde yeşeren bu umut tomurcuklarında saklıdır.
