New York'un renkli ve hareketli sokaklarında rüzgar gibi savrulan Elliot, hayatın sunduğu her anın tadını çıkaran, kaygısız bir genç adamdı. Ta ki, acımasız bir gerçeklikle yüzleşene dek: Kanser. Bu amansız teşhis, Elliot'ın dünyasını bir anda yerle bir etti, geleceğe dair tüm hayalleri karanlığa gömdü. Umutsuzluğun girdabında savrulurken, kaderin cilvesiyle metro istasyonunda, hayatının akışını değiştirecek bir kadınla karşılaştı: Mia.
Mia, Elliot'ın kalbinde yepyeni bir dünyanın kapılarını aralayan, ışıl ışıl bir genç kadındı. Onunla tanıştığı andan itibaren, Elliot, hastalığın pençesinde dahi huzuru ve sevgiyi yeniden keşfetti. Aralarında filizlenen aşk, kısa sürede tutkulu bir yangına dönüştü. Mia, Elliot için sadece bir sevgili değil, aynı zamanda bir umut ışığı, bir yaşam kaynağıydı. Onun için her şeyi feda etmeye, hastalığın karanlığına karşı birlikte savaşmaya hazırdı. Bu beklenmedik aşk, Elliot'ın hayatına anlam katarken, ikisinin de geleceğini belirsiz bir yola sokacaktı.
