Yeraltının derinliklerinde, tuz kristallerinin sonsuz labirentinde, dünyanın yüzeyinde yaşanan felaketlerden bihaber bir aile, hayatta kalmanın sırrını keşfetmişti. Yıllar önce bir tuz madeninin karanlık dehlizlerine sığınan bu insanlar, madeni adım adım, lüks bir sığınağa dönüştürmüşlerdi. Burada, dış dünyanın acımasızlığına karşı korunaklı bir yaşam sürdürüyorlardı. Ancak bu kapalı dünyanın en büyük sırrı, ailenin dış dünyayı hiç tanımayan genç oğluydu. Onun için dünya, tuzdan duvarlarla sınırlıydı, gökyüzü ise sadece babasının anlattığı bir efsaneydi.
Bir gün, sığınağın sessizliği beklenmedik bir şekilde bozuldu. Dışarıdan gelen, yabancı bir kız, labirent gibi koridorlarda beliriverdi. Bu gizemli yabancı, ailenin kurduğu hassas dengeleri alt üst etti. Oğlanın merakını ve özgürlük arzusunu körüklerken, ailenin geçmişine dair karanlık sırları da gün yüzüne çıkarmaya başladı. Sığınak, artık sadece bir koruma alanı değil, aynı zamanda sorgulanması gereken bir hapishane haline gelmişti. Yabancı kızın gelişiyle birlikte, ailenin hayatta kalma stratejileri, inançları ve birbirlerine olan bağlılıkları sınanacaktı. Yeraltındaki bu küçük dünyada, özgürlük, güven ve gerçeklik kavramları yeniden tanımlanacaktı.