John Tyree, omuzlarındaki erken yaşta aldığı sorumlulukların ağırlığıyla, evdeki kırılgan dengeyi korumakla geçen bir çocukluğun ardından, hayatına yeni bir yön vermek için orduya katılır. Asker üniforması, onun için sadece bir meslek değil, aynı zamanda geçmişinden kaçış ve geleceğe dair bir umuttur. İşte tam da bu arayışın ortasında, kader ağlarını örer ve John, Savannah Curtis ile tanışır. Savannah, muhafazakar değerlere bağlı, hayır işlerine gönül vermiş, üniversite hayatının baharında bir genç kızdır. İki farklı dünyanın insanı olsalar da, tesadüfler onları sürekli bir araya getirir, aralarında filizlenen çekim, ilk başta kıskançlık gölgesiyle sınanır. Ancak John'un samimiyeti ve kararlılığı, Savannah'ın kalbindeki buzları eritir ve ikili, tutkulu bir aşka yelken açar.
Aşklarının en güzel günlerini yaşadıkları sırada, tarihin akışını değiştiren bir olay gerçekleşir: 11 Eylül saldırıları. Bu elim olay, John'u tekrar orduya çağırır ve Savannah ile John'un arasındaki fiziksel mesafe, aşılmaz bir engele dönüşür. Artık aşkları, mektuplara sığınmıştır. Kelimeler, hasreti dindirmeye, umudu yeşertmeye ve aralarındaki bağı korumaya çalışır. Mektuplar, iki sevgili arasındaki tek köprü, aşklarının en somut kanıtı haline gelirken, zamanın ve mesafenin acımasız sınavından geçmeleri gerekecektir. Acaba mektuplar, bu zorlu sınavı başarıyla geçmelerini sağlayacak kadar güçlü müdür? Yoksa hayat, onlar için başka sürprizler mi hazırlamıştır?
