İskoçya, 14. yüzyıl... İngiliz zulmü altında inleyen topraklarda, bir adamın yüreğinde özgürlük ateşi yanıyor. Robert Bruce, Carrick Kontu, İskoçya tahtına gözünü diktiği an, İngiltere Kralı I. Edward tarafından vatan haini ilan edilir ve kaçak bir hayata sürüklenir. Artık bir kral değil, kanun kaçağıdır; ordusu yok, umudu tükenmek üzeredir. Fakat İskoç halkının ruhunda hala bağımsızlık arzusu yaşamaktadır.
Robert Bruce, küllerinden doğan bir lider gibi, yılmaz bir azimle İskoçya'yı İngiliz boyunduruğundan kurtarmak için amansız bir mücadeleye girişir. Halkın arasına karışır, onların acılarını paylaşır ve onlara yeniden inanmayı öğretir. Köylülerden oluşan, teçhizatsız bir orduyla, dönemin en güçlü ordularından birine karşı koyar. Bu, Davut'un Golyat'a meydan okumasıdır; sayıca az, fakat yürekleri özgürlük aşkıyla dolu bir avuç insanın, sömürgeci bir imparatorluğa karşı verdiği destansı bir savaştır. Robert Bruce'un bu çetin yolculuğu, sadece bir savaş hikayesi değil, aynı zamanda bir liderin doğuşu, bir ulusun uyanışı ve özgürlüğün bedelinin ne kadar ağır olabileceğinin dokunaklı bir portresidir.