Dört yaşındaki Kun, hayatının en büyük sarsıntısını yaşamaya hazırlanıyordu. Annesi, kucağında minik bir bohçayla kapıdan içeri girdiğinde, Kun'un kalbi ilk kez kıskançlıkla tanıştı. O güne kadar ailenin tartışmasız yıldızı, tüm ilginin odak noktası olan Kun, kız kardeşi Mirai'nin doğumuyla birlikte kendini bir anda ikinci plana atılmış gibi hissetti. Mirai'ye karşı duyduğu öfke ve kabullenememe duygusu, onu bambaşka bir dünyaya sürükleyecekti.
Ailenin arka bahçesinde yükselen gizemli bir ağaç, Kun için bir geçit görevi görüyordu. Bu ağacın dalları arasında, zamanın ve mekanın sınırları bulanıklaşıyor, Kun kendini büyülü bir yolculuğun içinde buluyordu. Bir anda annesini genç bir kız olarak görüyordu, dedesi enerji dolu bir delikanlıya dönüşüyordu ve en şaşırtıcısı, o çok kıskandığı minik kız kardeşi Mirai, karşısında ergenlik çağında bir genç kız olarak beliriyordu.
Bu olağanüstü karşılaşmalar, Kun'un dünyasını kökünden sarsacak, ona ailenin anlamını, sevginin farklı yüzlerini ve bir ağabey olmanın sorumluluğunu öğretecekti. Geçmişin ve geleceğin iç içe geçtiği bu büyülü serüven, Kun'un sadece Mirai'yi değil, kendini de yeniden keşfetmesini sağlayacak, onu olgunlaştıracak ve dünyaya bambaşka bir gözle bakmasını sağlayacaktı.
