New York'un kalabalığından bihaber, kendi küçük dünyasında babasıyla birlikte yaşayan Paul, doğuştan gelen sıra dışı bir rahatsızlığın gölgesinde büyümektedir. Hipertrikozis, nam-ı diğer kurt adam sendromu, onun bedenini baştan aşağı uzun, ipeksi tüylerle kaplamış, onu yaşıtlarından farklı kılmış ve yalnızlığa mahkum etmiştir. Arkadaşlık kurmak bir hayal, dışarı çıkmak ise cesaret gerektiren bir eylemdir Paul için. Ancak 13. yaş gününde aldığı beklenmedik bir hediye, Paul'un hayatının akışını tamamen değiştirecektir. Bu gizemli paket, sadece bir doğum günü sürprizi değil, aynı zamanda uzun zamandır unuttuğu bir gerçeğin, hiç tanımadığı annesinin varlığının da habercisidir. İçinde yatan ipuçlarını takip eden Paul, bir anda kendini New York'un bilinmeyen sokaklarında, annesinin izini sürmeye adamış bir maceraperest olarak bulur. Bu yolculuk, onu sadece annesine değil, aynı zamanda kendisiyle yüzleşmeye, farklılığının onu tanımlamadığını anlamaya ve hayata tutunmaya götürecektir. Paul, dış dünyayla ilk kez gerçek anlamda etkileşime girerken, hem fiziksel hem de duygusal olarak bambaşka birine dönüşecektir.