Chris, kariyerinin zirvesine tırmanmak için hayati bir iş toplantısına doğru son sürat ilerlerken, kaderin cilvesiyle bambaşka bir yola sapar. Aniden ortaya çıkan yol çalışmaları, onu alışık olmadığı, adeta unutulmuş bir güzergaha sürükler. Bu kestirme yolculuk, Chris'i, araçları bozulmuş, çaresizce yardım bekleyen bir grup gençle karşı karşıya getirir. Zamanla yarışan Chris, gençlere yardım etme fırsatı bulamadan yoluna devam ederken, beklenmedik bir felaketle sarsılır: Aracının lastikleri, yola sinsice döşenmiş bir tuzakla patlar ve Chris, gençlerin arızalı arabasına çarparak, onları da içine alan bir kabusun başlangıcına neden olur.
Artık altı genç, medeniyetten uzak, ıssız bir coğrafyada mahsur kalmıştır. Umut ışığı olarak gördükleri tek şey, bir telefon bulup yardım çağırmaktır. Araçlarının başında iki arkadaşlarını bırakarak, yakınlardaki eski bir kulübeye doğru umutla yürürler. Başlangıçta her şey normal görünse de, Chris'in arabasının lastiklerinin, yola ustaca döşenmiş çivili bir tel yüzünden patladığı gerçeği, olayın sıradan bir kazadan çok daha fazlası olduğunu ortaya koyar. Kulübenin içinde, avcılara ait ürkütücü eşyalarla karşılaşırlar; sanki burası, insan avının planlandığı karanlık bir merkezdir. Bu sırada, arabada bekleyen iki genç, farkında bile olmadan, acımasız avcıların ağına düşmüş ve bilinmeyene doğru sürüklenmişlerdir. Issızlık ve belirsizlik, gençlerin üzerine kara bir gölge gibi çökerken, hayatta kalma mücadelesi başlamak üzeredir.