2038 yılı. Dünya, varoluşunun eşiğinde, sırlarla dolu bir evrenin karanlık dehlizlerine sürüklenirken, insanlık hayatta kalma mücadelesi veriyor. Gökdelenler kadar yüksek, aşılması imkansız bir duvar, medeniyetin son kalesini koruyan bir zırh. Ancak bu korunaklı sığınak, aynı zamanda insanlığı dış dünyanın gerçekliğinden koparan bir hapishane. Savaş çanları susmak bilmiyor, kan ve metal kokusu geleceğe sinmiş durumda. İşte tam da bu distopik atmosferin ortasında, Denise adında genç bir kadın, umudun soluk bir ışığına tutunarak varlığını sürdürüyor.
Denise'in hayatı, duvarların ardındaki karanlığa meydan okuyan, gizemli bir figür olan Tom ile kesiştiğinde bambaşka bir yöne evrilir. Tom, bekçi olarak anılan, sıra dışı bir adamdır. Onun sözleri, bir rönesansın, yeni bir başlangıcın habercisi gibidir. Ancak bu vaat, ince bir buz tabakası üzerinde yürümek kadar tehlikelidir. Denise, Tom'un teşvikiyle, alışık olduğu güvenli limandan ayrılarak, bilinmezliğin tehlikeli sularına doğru yelken açar. Acaba bu yolculuk, onu özgürlüğe mi yoksa daha derin bir karanlığa mı sürükleyecektir? 2038'in bu çarpık dünyasında, umut ve çaresizlik arasındaki ince çizgide yürüyen Denise'in hikayesi, insanlığın geleceği için verilen amansız mücadelenin bir yansımasıdır.