Ateşin aydınlatmak yerine yok ettiği bir gelecekte, kelimelerin kıvılcımları söndürülmüş, düşüncenin özgürlüğü küle dönmüştür. Fahrenheit 451'in distopik dünyasında, kitaplar sadece yasak değil, aynı zamanda itfaiyecilerin alev makineleriyle yok ettiği tehlikeli nesnelerdir. Genç ve sorgusuz itfaiyeci Guy Montag, bu sistemin sadık bir uygulayıcısıdır; ta ki hayatına giren Clarisse adlı genç bir kız, zihninde yasak düşüncelerin tohumlarını ekene kadar. Clarisse'in meraklı soruları ve dünyayı farklı görme biçimi, Montag'ı kendi gerçekliğini sorgulamaya iter. Yaktığı kitapların ardındaki kayıp dünyayı keşfetmeye başladıkça, itfaiyeci üniformasının altında bastırdığı insanlık filizlenir. Artık Montag, sadece kitapları değil, kendi geleceğini de alevlerden kurtarmak zorundadır. Ray Bradbury'nin kült eseri Fahrenheit 451'in bu uyarlaması, ilk olarak 1966'da sinemaseverlerle buluşmuş ve o günden bu yana düşünce özgürlüğünün önemini vurgulamaya devam etmiştir. Bu hikaye, kelimelerin gücünü ve otoriteye karşı durmanın bedelini gözler önüne seren, zamansız bir uyarıdır.