Taşranın sessizliğinden Paris'in ışıltısına savrulan Gabrielle, ünlü ve karizmatik yazar Henry Gauthier-Villars, nam-ı diğer Willy ile evlenerek hayatının en büyük macerasına atılır. Sanatın ve edebiyatın kalbinin attığı bu şehirde, Gabrielle'in dünyası tamamen değişir. Ancak Willy'nin parlak dış görünüşünün ardında, yaratıcılık konusunda sıkıntılar yaşayan bir yazar yatmaktadır. Gabrielle'in olağanüstü yeteneğini keşfettiğinde ise, onu kendi kariyerini kurtaracak bir altın madeni olarak görmeye başlar.
Willy'nin ısrarlarıyla Gabrielle, "Claudine" adını verdiği ilk romanını kaleme alır. Kitap, yayınlandığı anda tüm Fransa'da büyük bir yankı uyandırır ve beklenmedik bir başarıya ulaşır. Ancak bu başarı, Gabrielle'in iç dünyasında derin bir çatışma yaratır. Çünkü roman, Willy'nin ismiyle yayınlanmıştır. Erkek egemen bir dünyada, kocasının gölgesinde kalmak ve yaratıcılığının başkası tarafından sahiplenilmesi Gabrielle için dayanılmaz bir hal alır.
Colette olarak da tanınan Gabrielle, artık kendi sesini duyurmanın, kendi hikayelerini anlatmanın zamanının geldiğini anlar. Kocasının ona dayattığı edebi ve mecazi zincirleri kırmaya karar verir. Gelecek nesillerin kadınlarına ilham verecek güçlü bir dille, toplumsal normlara meydan okuyarak, kendi kimliğini ve yaratıcılığını özgürce ifade etmek için bir yolculuğa çıkar. Bu, sadece bir yazarın değil, bir kadının kendi benliğini bulma ve özgürleşme hikayesidir.