Adam Jones, bir zamanlar Paris'in en parlak şef yıldızlarından biriydi. Mutfaktaki dehası dillere destan, yemekleri ise adeta bir sanat eseriydi. Ancak, yeteneğiyle doğru orantılı bir yıkıcılıkla kendi kariyerini baltalamaktan da geri kalmadı. Uyuşturucu batağına saplanması ve egosunun kontrolden çıkması, onu zirveden dibe sürükledi. Şimdi, küllerinden yeniden doğmaya kararlı bir şekilde Londra'ya dönüyor. Amacı basit ama ulaşılması zor: Üç Michelin yıldızına sahip bir restoranın başına geçmek ve adını yeniden gastronomi dünyasının zirvesine yazdırmak. Bu, sadece mutfaktaki becerilerini sergilemekten öte, geçmişin hayaletleriyle yüzleşmek, yeni bir ekip kurmak ve en önemlisi, kendine olan inancını yeniden kazanmak anlamına geliyor. Londra'nın rekabet dolu mutfaklarında, Adam Jones hem yemekleriyle hem de kişiliğiyle iz bırakmaya hazırlanırken, bu ikinci şansı hak edip etmediği sorusu da cevabını arıyor.
