Mertkan, babasının inşaat şirketinde sıradan bir koşturmacanın içinde, hayatın anlamını sorgulamaktan uzak, monoton bir varoluş sürdürmektedir. Alışveriş merkezlerinin neon ışıkları altında arkadaşlarıyla vakit geçirip, arabayla amaçsızca dolaşmak, onun için hayatın ta kendisidir. Ta ki, Gül ile yolları kesişene dek. Gül, Mertkan'ın içindeki o derin boşluğu doldurabilecek, hayatına yeni bir soluk getirebilecek bir umut ışığı gibi belirir. Ancak, bu beklenmedik aşk, Mertkan'ın ailesinin katı gerçekleriyle çatışır. Babası, Gül'ün kökenleri hakkında derin şüphelere sahiptir ve bu durum, Mertkan'ı hayatının en büyük ikilemiyle karşı karşıya bırakır. İlk kez ayrımcılığın acımasız yüzüyle tanışan Mertkan, kendi kalbinin sesini dinlemek yerine, çoğunluğun baskısına boyun eğer. Babasının onun için çizdiği, güvenli ve sorunsuz görünen yolda ilerlemeyi seçerek, belki de hayatının en büyük fırsatını elinin tersiyle iter. Kendi benliğini keşfetmek yerine, ailesinin beklentilerine uyarak, hayatının anlamını başkalarının belirlemesine izin verir. Bu, Mertkan'ın kendi kimliğini bulma yolculuğunda, beklenmedik bir dönüm noktasıdır.