Yükseklerde, yıldızlar arasında, insanlığın enerji sorununa nihai çözümü bulma umuduyla yanıp tutuşan bir grup bilim insanı, uzayın derinliklerinde konuşlanmış bir istasyonda zamana karşı amansız bir yarış veriyordu. Amaçları, evrenin sırlarını barındırdığına inanılan, efsanevi "tanrı parçacığı" Higgs bozonunu yakalamaktı. Bilimsel hırsla körleşmiş bu ekip, evrenin dengesini bozacak, akıllara durgunluk verecek bir keşfe imza atmak üzereydi. Deneyler sırasında, kontrolsüz bir enerji patlamasıyla birlikte, kadim bir güç serbest kaldı. Bu güç, uzay istasyonunun steril koridorlarında yankılanan bir tehdit fısıltısıydı; her bir bilim insanının en derin korkularını somutlaştıran, varoluşsal bir kabusun başlangıcıydı. İstasyon, ölümcül bir oyun alanına dönüşürken, hayatta kalanlar sadece kendi canlarını değil, tüm insanlığı tehdit eden bu kozmik dehşete karşı amansız bir mücadele vermek zorundaydı. Çünkü uzay boşluğunda serbest bırakılan şey, yalnızca istasyonun değil, tüm evrenin kaderini değiştirebilecek bir felaketin habercisiydi.
