Alvin Straight, hayatın kıyısında sessizce bekleyen, sıradanlığıyla dikkat çeken bir adam. Kızıyla birlikte, geçim sıkıntısının gölgesinde bir kasaba hayatı sürdürüyor. Yaşlılığın getirdiği sağlık sorunları, özellikle de diyabet, onu hayata karşı daha da savunmasız bırakmış. Araba kullanmak bir yana, adım atmakta bile zorlanırken, inatçı ruhu onu ayakta tutan tek şey. Bir gün, on yıldır küs olduğu ağabeyinin kalp krizi geçirdiği haberiyle sarsılıyor. Geçmişin külleri yeniden alevleniyor ve Alvin, içindeki pişmanlığı dindirmek, belki de affedilmek için bir yolculuğa çıkmaya karar veriyor. Ancak bu yolculuk, bildiğimiz türden değil. Alvin, ehliyeti olmadığı için, kendine bir çim biçme makinesi seçiyor ve bu sıra dışı araçla, kilometrelerce uzaktaki ağabeyine doğru yola koyuluyor. David Lynch'in alışılmışın dışındaki sinemasal evreninden bambaşka bir tonda yükselen bu film, sıcaklığı ve yalınlığıyla izleyicinin kalbine dokunuyor. Alvin'in bu garip yolculuğu, sadece coğrafi bir mesafe kat etmekle kalmıyor, aynı zamanda geçmişle yüzleşmek, aile bağlarının önemini anlamak ve hayatın son demlerinde bile umudu yeşertmek üzerine dokunaklı bir hikaye sunuyor.
