Kutsal ile lanetliğin kesişim noktasında, akıl almaz bir kayıp vakası, iki farklı ruhu aynı karanlık girdabın içine çekiyor. Bir yanda, Tanrı'nın fısıltılarını duyduğuna inanan, inancıyla sınanan bir papaz. İlahi rehberliğin gölgesinde mi yoksa kendi yanılgısının labirentinde mi kaybolduğunu sorgularken, vicdanıyla amansız bir savaşa tutuşuyor. Diğer yanda, geçmişin hayaletleriyle boğuşan, sanrılarla örülü bir dünyada yaşayan bir dedektif. Kayıp vakasının izini sürdükçe, kendi ruhunun derinliklerindeki karanlıkla yüzleşmek zorunda kalıyor.
Bu sıra dışı ikili, kayıp vakasının ardındaki sır perdesini araladıkça, kendi içlerindeki şeytanlarla da amansız bir mücadeleye giriyor. Kutsal ile şeytani arasındaki ince çizgi giderek bulanıklaşırken, inanç, akıl ve kötülük arasındaki karmaşık ilişki, onları beklenmedik bir sona doğru sürüklüyor. Kayıp vakası, sadece bir arayış değil, aynı zamanda kendi içlerindeki karanlıkla yüzleşme ve onu aşma yolculuğuna dönüşüyor. Bu yolculukta, neyin gerçek, neyin yanılsama olduğunu ayırt etmek giderek zorlaşıyor ve her ikisi de kendi içlerindeki en karanlık köşelerle tanışmak zorunda kalıyor.