Uçsuz bucaksız, ürkütücü bir sessizliğin hüküm sürdüğü, zamanın ve aklın sınırlarını zorlayan bir sanatoryum. İşte tam da burada, kimlikleri sis perdesinin ardında kaybolmuş bir adam ve kadın gözlerini açar. Acı, bedenlerini saran keskin bir zırh gibidir; hafızaları ise sanki hiç var olmamışçasına silinmiştir. Bu unutulmuş mekânın soğuk taş duvarları arasında, tek bir figür gölgelerden sıyrılır: Sadist bir bakıcı. Onun elinde, yalnızca bu iki kayıp ruhun özgürlüğünün anahtarı değil, aynı zamanda kim olduklarına dair korkunç gerçeklerin de sırrı saklıdır. Her bir adım, bilinmezliğe atılan bir hamle; her bir fısıltı, geçmişin yankısıdır. Bu terk edilmiş sanatoryum, onlar için bir kaçış mı, yoksa sonsuz bir kabusun başlangıcı mıdır? Gerçeğe giden yol, işkence dolu bir labirentten geçerken, hayatta kalmak için birbirlerine tutunmaktan başka çareleri yoktur.