Kızıl gezegenin tozlu toprakları artık insanlığın yeni yuvası olmuştu. Sophie ve Calvin'in aşkı, Dünya ile Mars arasındaki uçsuz bucaksız mesafeye meydan okuyordu. Calvin, Mars'taki öncü kolonileştirme programına katılmış, Sophie ise geride, Dünya'da yapayalnız kalmıştı. Aşkları, bir zamanlar yürekleri ısıtan dokunuşlardan, şimdi soğuk ekranların ardında yankılanan sanal öpücüklere dönüşmüştü. Bu durum Sophie'nin ruhunu kemirirken, teselliyi müdavimi olduğu kafede buluyordu. Burada tanıştığı, hayatın anlamını sorgulayan barista Walt, Sophie'nin içindeki ateşi yeniden alevlendiriyordu. Calvin'in peşinden Mars'a gitme kararı, bir umut ışığı gibi parladı. Ancak Sophie, uzay mekiğine adım attığında, onu bekleyen sürprizlerden habersizdi. Walt, Sophie'nin aşkına duyduğu gizli hayranlıkla, mekiğe gizlice sızmış ve onu bu çılgın yolculukta yalnız bırakmamıştı. Mars, sadece Calvin'i değil, beklenmedik bir aşk üçgenini de bağrına basmaya hazırlanıyordu.
