Yıllar önce esrarengiz bir şekilde ortadan kaybolan kardeşinin acısı, Steinar'ın ruhunda derin bir yara açmıştı. Faili meçhul bu kayıp, onu amansız bir arayışa sürükledi. Kardeşini bulma umuduyla yanıp tutuşan Steinar, bu uğurda her şeyi göze almıştı. Zamanla, bu amansız arayış onu bambaşka birine dönüştürdü; çelik gibi sinirleri olan, acımasız bir savaşçıya.
Steinar'ın ayak bastığı her toprak, onun zekasının, cesaretinin ve gücünün yankılarıyla doldu. İnsanlar, onun kararlılığına ve adalet arayışına hayran kaldı. Bu hayranlık, zamanla bir araya gelen ve Steinar'ın sarsılmaz inancına ortak olan bir ordunun doğmasına zemin hazırladı. Artık yalnız bir kurt değil, sadık bir takipçi kitlesiyle omuz omuza yürüyordu. Kardeşini bulma ve adaleti sağlama hedefi, hiç olmadığı kadar yakın görünüyordu. Steinar, bu amansız yolculuğun sonunda gerçeğe ulaşabilecek miydi? Yoksa kayıp kardeşinin sırrı, sonsuza dek karanlıkta mı kalacaktı?