And Dağları'nın derinliklerinden, teyzesi Lucy'nin şefkatli kanatları altında büyüyen minik bir Perulu ayı, hayatının dönüm noktasına gelir. Teyzesinin huzurlu bir emeklilik yuvasına yerleşmesiyle, Paddington adını almadan önceki bu sevimli kahramanımız, yüreğinde yeni bir yuva bulma umuduyla yollara düşer. İngiliz kültürüne duyduğu tarifsiz hayranlık, onu gizlice bir geminin cankurtaran botuna bindirir ve Londra'nın sisli sokaklarına sürükler. Paddington İstasyonu'nun kalabalığı içinde yapayalnız kalan bu masum ayı, metropol hayatının düşlediği o sıcak kucak olmadığını acı bir şekilde fark eder.
Ta ki, kader onu Brown ailesiyle karşılaştırana dek. İstasyonun karmaşası içinde, boynunda asılı duran "Lütfen bu ayıcıkla ilgilenin. Teşekkürler." yazılı not, Brown ailesinin kalbini ısıtır ve ona kapılarını açmalarına vesile olur. Aile, bu minik yolcuya karşılaştıkları istasyonun adını vererek, ona geçici bir yuva sunar: Paddington. Umutları yeşeren Paddington, sonunda aradığı sıcaklığı bulduğunu düşünürken, beklenmedik bir tehlike belirir. Nadir bulunan bir ayı türü olduğunu fark eden acımasız bir hayvan doldurma sanatçısı, Paddington'ın peşine düşer. Şimdi Paddington, hem yeni ailesini korumak, hem de bu tehlikeli maceradan sağ kurtulmak zorundadır. Londra'nın büyülü atmosferinde, Paddington'ın sıra dışı hikayesi, macera, komedi ve kalpleri ısıtan bir dostlukla örülü unutulmaz bir yolculuğa dönüşecektir.