Hildy'nin hayatı, sakin bir nehir gibi kendi halinde akarken, lise aşkı Frank Getchell'in beklenmedik bir şekilde yeniden ortaya çıkmasıyla birdenbire çağlayanlara dönüşür. Geçmişin tozlu raflarından inen bu aşk, Hildy'nin uzun zamandır bastırdığı duyguları su yüzüne çıkarır. Ancak bu romantik yeniden doğuş, bir dizi pervasız hareketle karmaşık bir hal alır ve Hildy'nin hayatını içinden çıkılması güç bir labirente çevirir. Aşkın yanı sıra, ailesinin derinliklerinde saklı kalmış sırlar da gün yüzüne çıkmaya başlar. Hildy, geçmişin hayaletleriyle yüzleşmek, ailesinin sırlarını çözmek ve en önemlisi, yıllardır kaçtığı o tek kişiyle, yani kendi iç benliğiyle hesaplaşmak zorunda kalır. Bu yüzleşme, Hildy için hem acı verici bir uyanış hem de kendini yeniden keşfetme fırsatı olacaktır.