Amy, güneşin her zamanki gibi doğduğu bir sabaha gözlerini açar, ancak bu sıradan başlangıcın ardında olağanüstü bir his onu esir alır: Yarın ölecek. Ne bir hastalık belirtisi, ne de bir kaza emaresi vardır ortada; sadece içgüdüsel, sarsılmaz bir inanç. Bu ürkütücü düşünceyle baş başa kalan Amy, çaresizce sırrını en yakın arkadaşlarıyla paylaşır. Ancak Amy'nin bu tuhaf kehaneti, beklediği gibi bir teselli değil, tam tersi bir karmaşaya yol açar.
Amy'nin ölümün eşiğinde olduğuna dair sözleri, arkadaşlarının zihinlerinde derin bir yankı uyandırır. Her biri, kendi hayatlarının kırılganlığı, anlamı ve geleceği hakkında derin düşüncelere dalar. Ölümün soğuk nefesi, onlara da dokunmuş gibidir. Amy'nin kehaneti, arkadaş grubunun hayatlarını sorgulamasına, pişmanlıklarını ve hayallerini gözden geçirmesine neden olurken, arkadaşlıkları da sınanacaktır. Yarının neler getireceği belirsizken, Amy ve dostları, hayatın değerini ve anın kıymetini yeniden keşfetmeye çalışacaklardır. Bu sıra dışı durum, onları birbirlerine daha da yakınlaştıracak mı, yoksa aralarındaki bağları koparacak mı? İşte, ölümün gölgesinde yeşeren bu umut, korku ve arayış hikayesi, izleyiciyi derinden etkileyecek bir yolculuğa davet ediyor.