1970'lerin Güney Kaliforniya'sının güneşli günleri, Santa Barbara'nın sakin sokakları... İşte tam da bu atmosferde, bekar bir anne olan Dorothea Fields, 50'lerinin ortasında, hayatla kendi bildiği gibi baş etmeye çalışan güçlü bir kadın olarak karşımıza çıkıyor. Tek başına büyüttüğü oğlu Jason ise ergenliğin o meşhur fırtınalı sularında yüzmeye başlamış, kültürel değişimlerin ve gençlik isyanının tam ortasına düşmüştür. Dorothea, oğlunun bu karmaşık dünyada yolunu bulmasına yardımcı olmak için alışılmadık bir yöntem dener: İki genç kadının yardımını ister.
Bunlardan ilki, Dorothea'nın punk ruhlu, özgür ve sanatçı kiracısı Abbie'dir. Abbie, yaşadığı dönemin sınırlarını zorlayan, cesur ve kendine özgü bir bakış açısına sahiptir. Diğeri ise Jason'ın anlayışlı ama bir o kadar da karmaşık yan komşusu Julie'dir. Julie, cinselliğe farklı bir pencereden bakan, bağımsız ve modern bir genç kadındır. Bu üç farklı kadın figürü, Jason'ın büyüme sürecinde ona rehberlik ederken, aynı zamanda 1970'lerin kadınlık, aile ve zaman kavramlarını da derinlemesine sorgulamamıza olanak tanır.
Mike Mills'in yazıp yönettiği bu yarı otobiyografik komedi-drama, yönetmenin kendi çocukluk anılarından ilham alıyor. Elle Fanning, Alia Shawkat ve Laura Wiggins gibi yetenekli oyuncuların performanslarıyla hayat bulan bu hikaye, izleyiciyi hem güldürüyor hem de düşündürüyor. "Yirminci Yüzyıl Kadınları", sadece bir büyüme hikayesi değil, aynı zamanda bir dönemin ruhunu, kadınların gücünü ve aile bağlarının karmaşıklığını anlatan sıcak ve samimi bir film.
